“Türkiye’de hiçbir başarı cezasız kalmaz.”
1961 yılında dönemin cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, Türk mühendisler tarafından üretilecek ilk yerli otomobilin yapılması talimatını verir. Projede görev alacak mühendis ve işçilerin hepsi de TCDD kökenli olduğundan trenler konusunda ustadırlar ancak bırakın otomobil yapmayı, çoğu otomobil sürmemiştir bile. Süre de kısıtlıdır. Cumhuriyet Bayramı’na yetişmesi gerekmektedir. Dört aylık süre içinde bir avuç mühendis ve işçi sıfırdan araba yapacaklardır. Kimse inanmaz çünkü memlekette bir toplu iğne bile üretmek mümkün değilken otomobil imal etmeye kalkışmak hayalperestliktir. Devlet Demiryolları’nın Eskişehir’deki Cer Atölyesi’nde çalışmaya başlayan ekip bir taraftan da bu zihniyete karşı mücadele vermek durumundadır.
Hiç unutmam, üniversitede İstatistik dersinde konu nereden açıldıysa hoca ön sıralarda oturan bir öğrencinin cep telefonunu göstererek “Sizin elin Finli’sinden ne farkınız var? Bunu siz niye yapmayasınız?” diye sorduğunda yine ön sırada yer kaplayan bir kız “Ne yani hocam, biz cep telefonu mu yapacağız?” diye malca bir cevap vermişti. Buradan da görüyoruz ki geçen 40-50 yılda ülkemizde bir takım şeyler ve bazılarının zihniyeti maalesef hala aynı.
Askere gidenler bilir; sizi yürütürken veya koştururken özlü sözler bağırtırlar. Bunlardan biri de “Zor diye bir şey yok, imkansız zaman alır”dır. Ülkemizin tarihine bakıldığında nice ‘imkansız’ın mümkün kılındığını görürüz: 1940’ların başında Ankara’da kurulan uçak fabrikası, 1926’da bir yıldan kısa bir zamanda yapımı tamamlanıp üretime geçen Alpullu Şeker Fabrikası aklıma ilk gelen örnekler. Ancak her türlü zorluğun üstesinden gelmeyi başaran ülkemizin mimarı, mühendisi, bilim adamı bir de dar kafalı insanlarla uğraşmak zorundadır. Kimisi yeniliğe kapalıdır, kimi hayal gücü yoksunudur, kiminde Batı hayranlığına güdümlü bir aşağılık kompleksi vardır, kimisi de kendi menfaatini düşünmektedir. Filmde de görüleceği üzere üreten, geliştiren, emek veren insana ayak bağı olan böylesi kimselere özellikle bürokrat takımında sıklıkla rastlanabilmekte. Ayrıca kişiyi vezir de rezil de edebilecek basının çirkefleştiği taktirde başarılı bir projeyi nasıl da başarısızmış gibi yansıtabileceğini de görüyoruz.
Tarihi bir olayı anlatan filmlerde en büyük zorluk bence seyircinin, hikayenin varacağı noktayı biliyor olmasına rağmen ilgisini ve merakını üst seviyede tutabilmek. “Devrim Arabaları” bunu gayet güzel başarıyor. Gerilimin tırmandığı noktada izleyeni germeyi beceren senaryosu tıkır tıkır işliyor. Başrollerde Taner Birsel, Halit Ergenç, Uğur Polat, Selçuk Yöntem gibi usta oyuncular yer alıyor. Özellikle projenin baş mühendisi Gündüz Bey’i canlandıran Taner Birsel’in rolünü doğallıkla oynaması keyifle izleniyor. Müzikler Demir Demirkan’a ait. Daha önce “Hititler” ve “Gelibolu” gibi belgeseller çeken yönetmen Tolga Örnek, bir sinema filminde de başarılı olduğunu gösteriyor.
İsteyince, azmedince, inanınca bizim de yapabildiğimizi gösteren film umarım en azından “Hocam, cep telefonu mu yapacağız yani biz?” diye ağzı açık ayran budalası gibi soran birkaç tanesinin kafasındaki önyargıları yıkmayı başarır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder