28 Temmuz 2010 Çarşamba

FİLM KRİTİK: Srpski Film (A Serbian Film) (2009)

Eski bir porno film yıldızı olan Milos, parlak günlerini geride bırakıp emekli olmuş, karısı ve oğluyla birlikte vakit geçirmektedir. Porno camiasından eski bir arkadaşı, çok büyük bir film projesinin hayata geçirileceğinden ve yönetmenin muhakkak kendisiyle çalışmak istediğinden bahseder. Yönetmenle tanıştığında biraz çılgın bir adam olduğunu düşünür. Ayrıca kendisine filmin içeriğinden kesinlikle bahsetmez. Önerilen meblağın büyüklüğü karşısında, zaten maddi sıkıntılar da yaşamakta olan Milos filme dahil olmayı kabul eder. Ancak çekimler başladıktan sonra hiç beklemediği tuhaf durumlarla karşı karşıya kalır.

Fragmanını izlediğimden beri aylardır merakla beklediğim bir filmdi. Fakat tam bir hayal kırıklığı oldu. Yaklaşık bir buçuk saat süren filmin ilk bir saati gayet sıkıcı ilerliyor. Son yarım saatte ise beklenen malum sahneler peşpeşe sıralanıyor. Ancak tüm bunlar kesinlikle tatmin etmiyor. Fikir güzel olabilir ancak pek ustalıklı bir şekilde işlenememiş. Kabul ediyorum, filmde gerçekten rahatsızlık veren, sert, ekstrem, gore sahneler var. Ama bunlar tek başlarına filmi kurtarmaya yetmiyor. İzleyecekseniz beklentinizi asgari seviyede tutun.

http://www.imdb.com/title/tt1273235/

FİLM KRİTİK: Repo Men (2010)


Yakın gelecekte, hasar gören veya işlevini yerine getiremez hale gelen organlar yapaylarıyla değiştirilebilmektedir. Ancak oldukça pahalı olan bu organlar çoğunlukla taksitli olarak alınabilmektedir. Müşteri taksitlerini aksattığı taktirdeyse ‘sökücü’ adı verilen şirket elemanları devreye girmekte ve borcu ödenmemiş organı söküp geri almaktadırlar. Remy de (Jude Law) işinde son derece başarılı bir sökücüdür. Fakat yaşadığı bir olaydan sonra hayatı tepe taklak olur.

Oldukça keyifli başlayan film, ortalara doğru sürükleyiciliğini kaybetmeye başlıyor. Derken son yarım saatte tekrar açılıyor. Hikaye çok orijinal sayılmaz. Hatta Repo! The Genetic Opera’daki fikrin birebir aynısı denebilir. Bunun dışında Judge Dredd, Minority Report, Old Boy’u anımsatan mevzular ve sahneler de mevcut. Türün önde gelen filmleri arasına giremeyecek olsa da kendini sıkmadan izleten bir bilim kurgu filmi.

http://www.imdb.com/title/tt1053424/


12 Temmuz 2010 Pazartesi

FİLM KRİTİK: La Horde (2009)

Bir grup polis, öldürülen arkadaşlarının intikamını almak için, çete üyelerinin bulunduğu terk edilmiş apartmana baskın düzenlerler. Ancak baskın hiç de planladıkları gibi gitmez ve çetenin eline düşerler. İnfaz edilecekleri anı beklerlerken apartman zombilerin istilasına uğrar. Bu noktadan sonra, bu cehennemden kurtulabilmek için çete ile polislerin iş birliği yapması gerekmektedir.

Son yıllarda görülen zombi filmleri furyasına bir örnek de Fransa’dan geliyor. Gayet vasat ve sıkıcı bir film olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bu filmi izlemek yerine Left 4 Dead oynamak emin olun daha keyifli olacaktır.

http://www.imdb.com/title/tt1183276/

FİLM KRİTİK: Ip Man (2008)

Dövüş okullarıyla meşhur bir Çin kasabasında Ip Man Usta, karısı ve çocuğuyla birlikte huzurlu bir yaşam sürmektedir. Tüm dövüş okullarının hocalarından daha yetenekli olmasına rağmen kimseye ders vermemektedir. Ancak yine de dövüşmek en çok keyif aldığı şeylerden biridir. Bu mutlu ve huzurlu günler Çin’in Japonya tarafından işgaliyle son bulur.

Bruce Lee’nin de hocası olan Ip Man’ın hayatının belli bir döneminin anlatıldığı film gayet başarılı. Abartıya kaçmayan dövüş sahneleri son derece keyifli. Dövüş sanatları filmlerine ilgisi olan herkese öneririm.

http://www.imdb.com/title/tt1220719/

FİLM KRİTİK: Shutter Island (2010)

Cinayet işlemiş akıl hastalarının tutulduğu, yüksek güvenlikli bir ada olan Shutter Adası’nda hastalardan (mahkumlardan) biri, tüm önlemlere rağmen hücresinden kaçmayı başarmıştır. Gardiyanlar tüm aramalarına rağmen, adadan tek ayrılma yolunun günde bir kez gelen feribot olduğu adada kadını bulamazlar. Bu olayı aydınlatmak üzere adaya Federal Dedektif Teddy Daniels (Leonardo DiCaprio) ve ortağı gelirler. İfadelerine başvurulacak kişilerin akıl hastaları olduğu, baş hekimin bazı dosyaları göstermek istemediği böyle bir ortamda davanın çözülmesi kolay olmayacak gibi görünmektedir.

Oyunculuğun, yönetmenliğin, gerilimli yapının, olay örgüsünün kusursuz olduğu ancak buna rağmen dört dörtlük diyemeyeceğim bir film. Sebebi de bazı ‘sürprizli’ mevzuların son derece tahmin edilebilir olması. Filmin başından itibaren ufak ufak verilen ipuçlarını ortalama bir sinema izleyicisi, hele de Memento, Fight Club, Machinist gibi filmleri izlemiş bir izleyicinin değerlendirerek tahminde bulunması çok zor değil. Üstat böyle bir ‘şaşırtmaca’ olayına hiç girişmeseymiş ortaya çok daha keyifli bir gerilim filmi çıkarmış diye düşünüyorum. Ancak film yine de keyifle, sıkılmadan izlenebiliyor.

http://www.imdb.com/title/tt1130884/

FİLM KRİTİK: Triangle (2009)

Birkaç arkadaş küçük bir tekne gezisine çıkarlar. Her şey gayet normaldir. Ancak önce telsizden tuhaf bir yardım çağrısı alırlar. Arından ani ve oldukça garip bir fırtınaya yakalanırlar. Fırtınayı atlattıktan sonra yakınlarından geçmekte olan bir gemi tarafından kurtarılırlar.

İlk başta hikayesi özgün ve ilgi çekici görünse de bir takım hususları sezmeye ve çözmeye başladıktan sonra film giderek sıkıcı bir hal alıyor. Film ilerledikçe, olaylara makul bir açıklama getirilmedikçe ve şaşırtmacalar(!) izletildikçe filmin sıkıcılık seviyesi de artıyor.

http://www.imdb.com/title/tt1187064/